15 Şubat 2004 Pazar

GİTMEDEN ÖNCE - Düz Yazı

Gitmeden önce birkaç dakika daha kal. Ellerimi tut, gözlerime bak ve söyleyeceğim şeyi iyi dinle. Belki sana saçma gelecek, bünyen bunu kaldırmayacak, avukatların beni mahkemeye verecek, televizyonların ana haber bültenlerinde flaş haber girecek ama bunu öğrenmeden git istemiyorum.

Haberin olsun, aklına girsin, hatta keşke kalbine de girsin ki giderken yanında götür. Ben zaten sen gittikten sonra bunu bir ömür taşıyacağım. Zaten kendime sokağa çıkma yasağı vereceğim. Zaten bir olağanüstü hal durumu beni olağan hallerden kopartıp alacak.

Sözün özü; seni seviyorum ve hep seveceğim ! Biliyorum o hep durumuna pek inanasın gelmiyor. Unutmak insanın doğasında var, beni de unutursun elbet diyorsun. Bilmiyorsun ki insanın doğasında değil, doğanın kanununda var. Tıpkı gitmek gibi, tıpkı kalmak gibi, tıpkı ayrılık gibi...

Şimdi ben bu kanunu çiğneyeceğim seni unutmayarak. Gel sen de çiğne, gitme, kal diyebilmeyi ne çok isterdim. Şimdi olsa derdim. Gözümü kırpmadan, sonuna bakmadan, bakışlarımı bakışlarından kaçırmadan derdim ! Demedim, diyemedim... Seni önce içime, sonra kalbime attım; hasretini de paşalar gibi çekerim.

15.02.04 / Ankara
Ferit GÜNAYDIN.

6 Şubat 2004 Cuma

BİLMİYORDUN Kİ - Düz Yazı


Evet ben yanına defalarca kez gelip, hiçbir şey söylemeden defalarca kez uzaklaşan, cesaretten yoksun, itiraftan yoksun, takibinde kışının soğuğundan, yazının sıcağından, baharının yağmurundan da yoksun, küçük, utangaç bir erkek çocuğuydum.

Şimdi böyle pat diye karşına dikilip, sana bunları söylememin tek sebebi var. Bil ki utangaçlık değildi bilerek bu kadar şeyden yoksun kalışımın sebebi. Biliyordum ki kapsama alanına girmemin yaratacağı depreme varlığımın temeli dayanmayacaktı! Biliyordum ki konuşursam, sen de konuşacaktın ve sen konuşursan içten içe yanan kalbimin kapıları açılacak, oksijen teması beni hektar, hektar yakacak ve itfaiye olay yerine geç kalacaktı!

Bilmiyordun ki sana bir avuç kum çıkartmak için daldığım denizden cesedim çıkacaktı...!

Aslında ben yine gözlerinin içine bakıp, bakıp, susup, susup gitmeyi tercih ediyordum. Hani susmak hep daha anlamlıdır ya! Uzun, uzun konuşacağıma şöyle manalı, manalı bakarım, sen de anlarsın diyordum ama sen o bakışlardan pek bir şey anlamıyormuşsun gibi geldi. Ve ben de o sebepten böyle... İşte artık ne anladıysan !

06.02.04 / Ankara
Ferit GÜNAYDIN.