Evet ben yanına defalarca kez gelip, hiçbir şey söylemeden
defalarca kez uzaklaşan, cesaretten yoksun, itiraftan yoksun, takibinde kışının
soğuğundan, yazının sıcağından, baharının yağmurundan da yoksun, küçük, utangaç
bir erkek çocuğuydum.
Şimdi böyle pat diye karşına
dikilip, sana bunları söylememin tek sebebi var. Bil ki utangaçlık değildi
bilerek bu kadar şeyden yoksun kalışımın sebebi. Biliyordum ki kapsama alanına
girmemin yaratacağı depreme varlığımın temeli dayanmayacaktı! Biliyordum ki
konuşursam, sen de konuşacaktın ve sen konuşursan içten içe yanan kalbimin
kapıları açılacak, oksijen teması beni hektar, hektar yakacak ve itfaiye olay
yerine geç kalacaktı!
Bilmiyordun ki sana bir avuç
kum çıkartmak için daldığım denizden cesedim çıkacaktı...!
Aslında ben yine gözlerinin
içine bakıp, bakıp, susup, susup gitmeyi tercih ediyordum. Hani susmak hep daha
anlamlıdır ya! Uzun, uzun konuşacağıma şöyle manalı, manalı bakarım, sen de
anlarsın diyordum ama sen o bakışlardan pek bir şey anlamıyormuşsun gibi geldi.
Ve ben de o sebepten böyle... İşte artık ne anladıysan !
06.02.04 / Ankara
Ferit GÜNAYDIN.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder