Yatağa uzandım. Gece bayrağı sabaha devretmeye hazırlanıyor.
Derslere dalmışım, evren için sınırsız olan zamanın insan için ne kadar sınırlı
olduğunu unutuvermişim birden. Epeyce olmuş sen gideli.
Seni otobüse bindirdikten sonra
eve geldim hemen. Ders çalışmam lazımdı. İlk defa bir işe yaradı ders çalışmak.
Geçer miydi yoksa zaman senin ardından ? Defterler, kitaplar, notlar… kısa bir
süre için unutturmuşlar içinde bulunduğun otobüsün arkasından nasıl lanet
okuduğumu.
Yalnız bir ara kalkıp odamı
aramaya başladım. İçimden bir ses doğru yerde ararsam çok sevineceğim bir şey
bulacağımı söylüyordu. Güya sen bana giderken seni çok özleyeceğimi bilerek bir
şey bırakmışsın. Bir çeşit hediye. Altıncı hissim pek bir güçlü olduğundan
bunun hayal gücümün ürünü olabileceğine hiç ihtimal vermedim. Aradım, aradım,
aradım… bir an telefonu alıp seni aramayı bile düşündüm ama ne diyecektim ? Ya
bırakmadıysan ? Hem kendim yaptığımdan dolayı utanır hem de seni utandırırdım
yok yere. Birkaç dakika içinde kendimi o kadar kaptırmıştım ki bir yandan
arıyor, bir yandan da ne olabileceğini düşünüyordum.
Beni çok iyi tanıdığından
beklenti içine girmiştim. Öyle herhangi bir şey olamazdı. Sen beni hep on iki'den
vurmayı başarırdın çünkü. Yani şimdi öyle bir şey bulmalıydım ki gece
rüyalarıma girmeli, uyandığımda beni gülümsetmeliydi. Bir kez daha
şükredebilmeli, gidişine, gitmek zorunda olmana duyduğum öfkeyi
hafifletebilmeliydim.
Ne kadar sonra bilmiyorum artık
aramayı bıraktım. İç güdüme içerleyip, tekrar çalışma masama oturdum. Sigaramı
yakıp, kitapları önüme çektim. Çalışmam gereken bir sınavım vardı. İyi ki de
vardı. Yoksa nasıl geçerdi zaman ? Bir süre sonra içinde bir kibrit çöpü için
dahi yer kalmamış kül tablasını boşaltmak için masadan kalktığımda anladım. Çok
olmuş, akıp gitmiş saatler… uykum da gelmiş, gözlerim artık isyan ediyor. Her
gece koynuma sokulup uyuyan kedim bile benden ümidi çoktan kesip kafasını
pijamalarıma koymuş bilmem kaçıncı uykusunda.
Üstümü değiştirdim, dişlerimi
fırçaladım, saatimi kurup yatağa uzandım. Yatak… bu yatak daha önce yattığım
yatak değildi ! Değişik bir şeyler vardı. Burnuma bir koku geliyordu. Hiçbir
dile çevirisi olmayan bir koku… kafamı çevirdim, yüzümü yastığa gömdüm, derin
bir oh çektim. Tanrım, şükürler olsun, sonunda bulmuştum ! Bu yatakta dün gece
sen yatmıştın. Giderken de kokunu bana bırakmıştın sanki biraz kasıtlı. Bebekler
gibi uyuyabileyim, rüyamda seni görebileyim diye.
Artık hem gecem, hem de sınavım
çok güzel geçecekti.
03.01.05/Ankara
Ferit GÜNAYDIN.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder