26 Ekim 2006 Perşembe

SORU İŞARETİ - Düz Yazı

Sigaramı yaktım, bilgisayar ekranına bakıyorum. Bakışlarım bomboş. O kadar dolu ki oysa kafamın içi. Bir acaba sorusuyla başlıyor her şey sonra zincirleme sorular diziliyor ardı ardına. Kalkamıyorum altından.

Ne kadar güzel seninle uyumak. Elini tutarak dalmak rüyalara, sonra uyandığımda elini elimde bulmak, sabah olduğunu anladığında yüzünde beliren gülümseme, yataktan çıkmak istememen, uykunun o en tatlı anlarında bana sarılıp sen de uyu boş ver kalkmayalım demen. Direnemiyorum ki sana. Aslında uyumuyorum ama uzanıyorum yanında. En güzel uykulara, en tatlı rüyalara bedel bir uzanış. Sen varsın ya, gözlerin var ya, bedenin sığındığım bir kale gibi ve kolların var ya beni kendine çektiğin limana bağlar gibi yorgun bir gemiyi.

Sonra sen aynı gemiyi boğuyorsun fırtınanda. Yolunu kaybettiriyorsun. Bir gün gezdirip kalenin bahçelerinde bir gün zindanlarına hapsediyorsun. Gözlerin bir gün kucaklıyor kalbimi bir gün çekiveriyor kendini, gözümün içine baka baka çekip gidiyorsun. Acaba diyorum işte ben de, acaba neden böyle yapıyor ?

Bilsem ki herkes senin beni öptüğün gibi öper birbirini. Diyebilsem ki herkes akar bir ırmak gibi birbirinin kalbine. İnanabilsem ki ayrılırken için yanmaz gittiğime.

Doğum sancısı çeker gibi, daha kapıyı kapattığın an "acaba" diyorum, "seviyor mudur o da beni ?"

26.10.06 / ANTALYA
Ferit GÜNAYDIN.


Hiç yorum yok: